28 Aralık 2015 Pazartesi

Paşa Paşa Tiyatro Yahut Ahmet Vefik Paşa - Gökhan Erarslan

Kesinlikle okunması izlenmesi gereken bir oyun bir Ahmet Vefik Paşa meraklısı olarak çok sevdim, Tanzimat tiyatrosu konusunda bilmemiz gereken çok şey var ve bu oyun en azından bir fikir edinmemizi sağlıyor. Mesajlar yerinde komiklikler geleneksel tiyatro tadında kaliteli. Ayrıca söylemem gerekir ki son tirada bayıldım. Ahmet Vefik paşayı unutmamak dileğiyle diyorumki inadına tiyatro.

19 Aralık 2015 Cumartesi

Oyun Atölyesi - Dolu Düşün Boş Konuş

Şahane bir oyunculuk performansı ve etkileyici bir oyun. Mimikler duygular sözler ve aralar muhteşemdi ayrıca oyun da ilgi çekici ve bir o kadar değişikti. Ayrıca düşünceler arasındaki donmalar çok başarılıydı.Bence yazar bu oyunda sen ne yaparsan yap hiçbir şey değişmez görüşünü aktarmaya çabalıyordu her ne kadar bu görüşe katılmasam da bu görüşü yansıtma tarzı ve bunun bu kadar başarılı oyunculuklarla tamamlanması beni memnun etti. Benim bu oyunu izlerken hissettiğim bir şeyde 16 yıllık bir kurumun birikimi oldu. Oyun atölyesi'nin alkışı bol olması ve tiyatro dolu günler dileğiyle...

14 Aralık 2015 Pazartesi

Aiskhlios(İÖ 525-456)


Yunan tragedya yazarı Yunan tiyatrosuna ikinci oyuncuyu getiren yazardır. (Bazı tiyatro tarihlerine göre uçuncu oyuncuyuda)  Atina'nın oniki mil kuzeyinde Eleuis'te doğdu. Yırmıbeş yaşından beri tiyatro yarışmalarında yer alırken ilk ödülünü kırk yaşında aldı. Yetmiş ila doksan arasında oyun yazmış bunlardan sadece yedisi günümüze ulaşabilmiştir, bu oyunlar: Yalvaran Kzlar, Persler, Tebai Önünde Yedi Komutan, Zincire Vurulmuş Promethaus, Agamennon, Adak Taşıyanlar, Ömendiler'dir. Tebai Önünde Yedi Komutan 467'de Orestia 458 yılında birincilik kazandı. Aishklios oyun konularını Yunan tanrılarından güncel siyasal olaylardan ve efsanelerden alırdı. Koronun görevini azaltması ve ikinci oyuncuyu getirmesi çok önemli tiyatro devrimleridir. Antik Yunanistan'ın en önemli tiyatro yazarlarından biridir.

Not: Bu yazıdaki bilgiler Özdemir Nutku'nun Dünya Tiyatro Tarihi kitabının birinci cildinden alınmıştır.  

6 Aralık 2015 Pazar

Moda sahnesi- Hamlet

Çok keyifli çok güzel bir oyun. Gerçekten Onur Ünsal'ı Hamlet rölünde izlemeye bayılacaksınız. Oyunu bildiğim için izlemesi ayrı keyifli geldi gerçekten güzel yorumlanmış başarılı bir oyun tek beğenmediğim nokta oyuncular tiradının olmayışıydı böyle iyi bir Hamlet onuda gayet iyi yapardı. Moda Sahnesi bence kesinlikle Shakespeare oynamaya devam etmeli.

3 Aralık 2015 Perşembe

Civan Canova- Ful Yaprakları

Karmaşık insan ilişkileri yalnızlık ve Ful yaprakları çok keyif aldım okurken bayıldım diyebilirim. İnsanın yalnızlığını Ful Yaprağı sembolüyle çok güzel betimlenmiş. Richard karakteri bazen insanı kendinden tiksindiren bazen çok etkileyen bir yalancıydı benim baktığım yerde onun dışında iki kadın karakteride beğendim.  Oyunu anlamak için anlatılanları karakterlerin her söylediğini çok dikkatlı dinlemek, okumak gerekiyor. Oyunun en beğendiğim kısmı savaş esirinin hikayesiydi. Bu oyuna her yönüyle bayıldım Civan Canova'nın başarılarının devamını ve herkese tiyatro dolu günler dilerim
Yıldız Kenter

Baş döndürücü bir sanat hayatı var gerçektende hem büyük bir oyuncu hem biz tiyatrocuların üstadı. 6 çocuklu bir ailenin 3. çocuğu olan Yıldız Kenter sefalet içinde büyüse de ailesinin sevgisi ve halkevleri gibi bir kurum sayesinde kendi hayatı için bir amaç bulur sanatçı olmak. Ailede sanatla ilgilenen abisi Nedim Kenter ve küçük kardeşi Müşfik Kenter dışında 3. kişidir. Profesyonel sanat hayatına 1948'de Onikinci Gece adlı bir Shakespeare oyunuyla başlar oradaki sanatçı üstadlarıyla kolay bir süreç yaşamaya da bunun hakkından gelmesini bilmiştir. Daha sonra bir çok başarılı yapıtlarla kariyerini sürdürmeye devam eder. Profesyonel kariyerine ilk adını attıktan 10 yıl sonra ilk rejisi Öfke adlı oyun ortaya çıkar. Aynı yıl Muhsin Ertuğrul devlet tiyatrosundan sebepsiz yere uzaklaştırıldığı için Kenter kardeşler(Yıldız-Muşfik) İstanbul taşınma kararı alırlar...

Not:Bu yazıdaki butüm bilgiler tiyatro benim hayatım kitabından alınmıştır ve bu yazı dizisi devam edecektir.

25 Kasım 2015 Çarşamba

Güngör Dilmen - Canlı Maymun Lokantası

Bir kara komedi oldukça keyifli bir okuma oldu benim için. Oyunda batı ve doğu çatışmasını fantastik ve ahlaki olarak doğru olmayan bir durum üzerinden yansıtılıyor.Modern batı toplumunun kapitalist ahlaki üzerine düşünmemizi sağlıyor oyunda Jonathan çifti batı toplumunu Wong ve Lülü doğu toplumunu temsil ederken Garson ve Çoo tiplemesinin neyi temsil ettiği meçhuldür ben onların doğu toplumunun prangalarını yanı bizi geriye çeken düşünce sistemini temsil ettiğini düşündüm. Umarım keyifle okursunuz.

23 Kasım 2015 Pazartesi

Shirley- Moda Sahnesi

Oldukça öğretici ve keyifli bir hikâye sunuyor bu oyun biz izleyicilere. Sumru Yavrucuk her iki perdede çok başarılıydı taklitleriyle tatlı tatlı anlatmasıyla ayrıca hem girişte ve perde arasındaki müziklere hem de oyunun içindeki müziklere bayıldım. Ayrıca bu oyunda Shirley'nin bizim ülkemizde kendini bulması fikri hoşuma gitti. Seyri bol alkışı bol olması dileğiyle...
Bira Fabrikası- Moda Sahnesi

Oldukça başarılı bir politik komedi şahsen çok sevdim ve izlerken çok keyif aldım. Oyunun en başarılısı El comandante karakteriydi bence ama söylemek zorundayım ki herkez çok başarılıydı. En sevdiğim sahne ise El comandantenin politikacıları tiye alan konuşmasıydı ama şunu da not alın ki izlemek istiyorsanız 15 yaşından büyük olmanızı öneririm. Yanı kısacası kaliteli bir politik komedi sizleri moda sahnesinde bekliyor.

20 Kasım 2015 Cuma

Nergis Çorakçı ile Söyleşi

-Röportajımıza kısaca sizi tanıyarak başlayabilir miyiz?

Merhaba ben Nergis Çorakçı şehir tiyatrolarında oyuncuyum şuanda. Dizi, sinema sinema yoğun değildir ama işte Çağan Irmakla Babam ve Oğlum Yavuz Turgul' la Gölge Oyunu, Av Mevsimi vakit buldukça ve iyi teklif olduğu zaman bunları değerlendirmeye çalışıyorum ve diziler. Zaman zaman sivil toplum örgütleriyle drama dersleri yapıyorum yaratıcı drama bununla ilgili Doğu'ya gitmişimdir, festivallerde böyle bir uygulama yapıyorum ve bundan çok keyif alıyorum evliyim kocam da oyuncu Can Başak bir tanede oğlum var Cem Başak 

-Tiyatroyla nasıl tanıştınız?

Aslında tiyatroyla hepimiz içgüdüsel olarak çocukluğumuzda tanışıyoruz ama sonra hayatın getirdiği eğitim ezber toplumu olmak birlikte unutuyoruz. Aslında çocukluğumda hiç tiyatro izlememiştim ama oyun oynayarak hayata hazırlıyoruz kendimizi. Evcilik oynayarak baba taklidi yaparak anne olarak bunların hepside çok sahicidir geçmişe dönüp de hatırlarsan oynadığın oyunları ne kadar inanırsın o anda baba olduğuna ya da karşındaki arkadaşının kendisinin anne olduğuna, o olmayan yemeği pişirip yediğine. Hepimiz aslında çocukluğumuzda tanışıyoruz tiyatroyla ve hatta sanatla ama zaman içinde hayat o taraflarımızı beslemediğimiz için unutturuyor. Galiba ben bu kadar çok sevmişim ki mesela çocukluğum da benim ablam Zihni'nin(Zihni Güvener) annesi işte ona maskeler yaptırıyorduk bir evin kilerinde çarşaflarla perde yapar Kırmızı Başlıklı Kızı oynardık hatta gelenler parasız giremezdi ya para vereceklerdi ya da bir meyve kuru yemiş. Orada en çok dikkatimi çeken olaylardan biri organizasyonu ben yaptığım için ben hep kötü karakter oynamak zorundaydım çünkü kimse kurt oynamak istemiyordu herkes kırmızı başlıklı kızı oynamak istiyordu. Tiyatronun kendi içinde "küçük" oyunlarımızı hayata geçirmek için kalan rolü ben oynardım.Öyle böyle içimde hep beslediğim şey, sonra bir bakmışım ki iyi bir tiyatro izleyicisi olmuşum.Sonra bir bakmışım ki konservatuvara gitmişim.Hala daha tiyatro keyfiyle ama önce seyirci  olduğumu düşünürüm ve iyi bir seyirci olmak zorunda olduğumu düşünürüm mesleğimi iyi yapabilmek için. Önce seyirciyim sonra oyuncuyum. O gündür bu gündür iyi ki  o hayat yaşadığım şeyler bana sanata olan gözümü kaybettirmemiş.Ne güzel hem mesleğimi yapıyorum, çok seviyorum ve bundan da hayatımı geçindiriyorum.Bu benim için çok değerli.

- "Ölü Adamın Cep Telefonu" nun oluşum sürecini,yani sahnelenmesine karar verilişinden, sahnelendiği güne kadar olan süreci özetleyebilir misiniz?

Her özel tiyatronun repertuvar bakışı başkadır, ödenekli tiyatroların başkadır.Ben 100 yıllık bir kurumda çalışıyorum. Cumhuriyetten daha eski bir kurum Şehir Tiyatroları. Osmanlı döneminde kuruluyor ve ne mutlu ki bu güne kadar geliyoruz, umarım daha da büyüyerek gideriz. Bizde Repertuvar Kurulu vardır, o yıl hangi oyunların oynayacağı konuşulur. Yönetim kurulumuz vardır.Bazen bir başlık seçilir,bazen bir yazar, bazen oyunu sahneye koyan yönetmen önerir.Repertuvar kuruluna girer, evet bu oyun oynanılabilir denir.Bu oyunda Arda Aydın hem yönetmeni hem Devide ve Gordan rolünü  oynayan arkadaşımız, oyunun İngilizce'sini okumuş ve çok sevmiş.Sonra tesadüf eseri İngiltere'ye gittiğinde izlemiş ve bu oyunu yapmak istediğini söylemiş, gerekli aşamaları geçtikten sonra da bir gün beni aradı.Aslında  bu herkese yapılan bir şey değil ama meslek olarak belki geldiğimiz yaşla ilgili , "Ablacım elimde böyle bir oyun var, anneyi senin oynamanı istiyorum,oynar mısın? " dedi. Teksti yolladı.Okudum, sevdim,"evet" dedim ve prova süreci başladı.Prova süreçlerimizde genelde bir masa çalışması olur, oyunu deşifre ederiz, okuruz. Bu benim için matematik çözümleme gibi bir şeydir ya da bir doktorun hastaya teşhis koyması gibi.Teksi okursun ve bu karakter ne, kim, niye öyle yapıyor, neden davranışları böyle, sınıfsal yapısı ne, istekleri ne,hayatta nerede durmuş, neye nasıl bakmış? Ben de oynadığım annede, ki sizin gördüğünüz şey sizleri tatmin etmiş midir bilmiyorum, bana göre oynadığım rol aslında hiçbir zaman anne  olamayacak bir kadın,evet içgüdüsel olarak çocuklarını sevmiş ama altyapı olarak baktığın zaman,içgüdülerinin dışında pekte bir çocuk yetiştirecek çocuğa bakacak bir karaktere sahip olmayan bir kadın olduğunu düşünüyorum.

- Doğru bir bakış açısı bence de.Bir de şunu sormak istiyorum, bir yer de "Radyo Tiyatrosuna Geri Dönüş Projesi" ile karşılaştım.Bu projenin nedenleri ve ne aşamada olduğu hakkında bilgi verir misiniz?

- Bu beni çok heyecanlandıran bir proje idi.Geçen yıl 100.yıl nedeni ile tiyatroda ne yapılabilir gibi konuşmalar yapılıyor.Ben de geldiğimiz bu hızlı çağda tiyatro için ne yapabilirim diye düşünmeye başladığımda, daha önce sağır ve dilsizlerle de tiyatro yönettim, çok mutlu oldum ve çok şey öğrendim.Biz yılda 30 oyuna yakın oyun çıkartıyoruz ve şu anda İstanbul gibi büyük bir şehirde hayat o kadar zor ki, ortak bir çalışma yapmak çok zor oluyor. Kendi kendime, beni belediye çağırsa ve dese ki biz hiç para harcamadan bize bir 100. yıl projesi getirin dese, ben ne yapabilirim diye biraz bedenimi, beynimi yormaya başladım.Yani yolda giderken hep kafamda bu ne yapabilirim? Ben bu tiyatroya çok şey borçluyum, çok şey aldım ve ben de bu tiyatroda olmayan bir şeyi yapmam gerekiyor ama  o ne? ne olabilir ?falan derken, evinden çıkamayanlar, körler aklıma geldi ve geçmişte mutlaka annen baban bir kısmına yetişmiştir, hepsine yetişemeseler de   radyo tiyatroları vardı, arkası yarınlar vardı.Biz orada büyüdük ve çok kıymetli şeylerdi bunlar.Çokta iyi bir stüdyomuz var bizim, büyük bir tiyatro olmamızın getirdiği nedenden.Niye biz bu 30 oyunu radyo tiyatrosu gibi çünkü zaten deşifre edilmiş bir oyun bu, çözümlenmiş bir metin, daha önceden prova yaptığımız için, doğal olarak duygularımız cebimizde. Oynadığımız her oyunu stüdyoda, radyo tiyatrosu gibi kayıt yapalım.Hem bu  sosyal bir arşiv olacak, inanılmaz bir repertuvara kavuşacak, yani şehir tiyatrosunun kitaplığı, kütüphane gibi düşünün, nasıl siz şehir tiyatrosunun kütüphanesinden bir tekst alıp okuyabiliyorsanız, evinden çıkamayan, çünkü biz bu konuda sınıfta kalıyoruz biliyorsun bir kaza geçiren insanlar için evinden çıkmak çok zor .Yeni yeni bu konularla ilgili farkındalığımız arttı.Hem onlar için müthiş bir arşiv olacak, hem tiyatro için arşiv olacak.Şehir tiyatrosunun bundan sonra sesli arşivi de olmuş olacak.Yani basacak ve o oyunu dinleyecek.Bu proje iki buçuk aya kadar hayata geçecek.

-Böyle bir projeyi hayata geçirdiğiniz için çok teşekkürler.

Önemli olan süreklilik biz her şeyi hayal edebiliyoruz ülke olarak önemli olan devam etmesi devamsızlıktan sınıfta kalıyoruz  hayatımızın her bölümünde ben de çok heyecanlıyım umarım sürekliliği olan keyifli bir yolumuz olur bir de şunun içinde çok istedim diyalekler giderek kayboluyor bunlar çok zengin şeyler Anadolu şivesi, Karadeniz şivesi, Doğu. Giderek bunu yapabilen oyuncu sayısı da azalıyor o anlamda da elimiz de müthiş bir veri olacak keşke daha önce başlamış olsaydım çünkü bunu inanılmaz iyi yapan bir kuşak yavaş yavaş gitti o anlamda da bu şiveleri iyi yapan insanları dönüp dinleme olanağımız olacak 

- Yani bu Anadolu'dan gelme şive taklidi olağanüstü tipleme yeteneği gittikçe kayboluyor mu?

Evet çünkü şiveler yok oluyor yani tek tip insan özlüyoruz tek tip insan yaratmaya çalışıyoruz ya renklerimiz yok oluyor taklit yapıyorlar ve bu kötü oluyor mesela ben televizyonda çok iyi diyalek yapan insan göremiyorum  halbuki o taklit değildir. O çalışarak duyarak yeniden o sözü yaratma anıdır. Bu konuda gerçekten çok büyük bir özenti içinde yapıyor gibi yapıp yapılmıyor aslında o karakter o şive  onların zenginliğini elimizde tutmamız gerektiğini düşünüyorum zaten Türkçe bile kayboluyor kaç kelimeyle konuşmaya başladık şuradan çıkıp mağaza isimlerine baktığımızda bile sınıfta kalıyoruz çünkü hep tek tip bir şeye özenme Türkçe'mizde kayboluyor aslında kötü Türkçe konuşuyoruz o yüzden onun içinde bir şeyler kalsın istiyorum elimizde.

-Darülbedayi (Şehir Tiyatroları) yüz yıllık bir kurumda çalışmak nasıl bir his? Bu durum neler kattı size?

Türk tiyatrosu için çok önemli ve değerli bir kurum Türkiye için çok değerli bir kurum. Neler kattığını anlatmam çok zor keşke kitap yazabilsem. Daha önce Kenter Tiyatrosu, Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu deneyimim var. Ben bu tiyatroya çok parlak bir dönemde girdim Gencay Gürün vardı yönetici olarak. Bir repertuvara bakış dünyaya bakış. Büyük bir tiyatronun nasıl yönetilmesi gerektiği konusunda bilgim yoktu çünkü özel tiyatrodan geliyorsunuz iyi metin arıyorsunuz ama bu kadar büyük bir tiyatroda olmanın etkisiyle şaşkınlık geçirdim tabi çünkü beş tane tiyatroya birden repertuvara hazırlamak heyecan verici bir şey nasıl oluyor napılıyor ve o dönemde zaten gelme nedenimde oydu Ali Poyrazoğlu Tiyatrosundan geçiş yaptım şehir tiyatrolarına o kadar parlak bir dönemdi ki Sovyetler Birliği daha dağılmamıştı orada Moskova Sanat Tiyatrosunun genel sanat yönetmeni geliyor bu oyun yapıyor  Fransa'dan çok önemli bir yönetmen gelip oyun yapıyor genç yönetmenler yeni oyunlar veriyor bunlar büyük bir titizlikle devam ediyor ve bakılıyor oyunun kalitesine bakılıyor kalite çok ön planda aynı zamanda bu beni çok heyecanlandırdı ve daha genç olmanın etkisiyle o Kenter Tiyatrosunda aldığım hayata bakış işime bakış sahnedeki disiplin sahnenin önemini keyfini ciddiyetini gerçekliğini anlamak açısından  geniş ve kolay kolay kirletmeyeceğim bir vizyon oluştu. Şimdi geldiğimiz noktada da bunu biraz tozlandırdığımızı düşünüyorum hayatın her alanında biraz sıradanlaşan bir toplum olduğumuzu düşünüyorum sıradanlığa doğru gidiyoruz çünkü düşünme yeteneğimizi kaybettik televizyonun, teknolojinin getirdiği etkiyle rahatlıkla biraz tozlandığımızı düşünüyorum ama her toplumun zaman zaman bu tür şeyleri tozlanır ve o tozlar bir gün silkeleyip altın tozuna dönüşmesini ümit ediyorum. Bana katkıları şey sınırsız çünkü ne mutlu ki bana Muhsin Ertuğrulların Vasfi Rızaların dişleriyle tırnaklarıyla masa kurarak gerçekten masaları kurup üstüne örtü örterek sahne ve tiyatroyu gerçekleştirmiş bir dönemden bu döneme gelmek çok heyecan verici bir şey bunlar toplumların mirasları ama biz biraz aylakçılar olduğumuz için bu mirası kötü tüketiyoruz. Bunu aile içinde düşünebiliriz miraslar çok kötü tüketiyorlar mütaitlere veriliyorlar ''iki tane daire aldım oh oh ne güzel'' diye seviniliyor miraslarımıza kötü bakılan bir dönem.

- Siz aynı zamanda bir sinema sanatçısısınız yani tiyatromuzda bu durum var tiyatronun sinemaya destek olması mesela Muhsin Ertuğrul'un ilk sinemacılardan biri olması örnek verilebilir bu konuda biraz yorum yapabilir misiniz?

Önce bana sanatçı dedin çok teşekkür ederim ama ben oyuncuyum her şeyden önce çünkü bu sanatçı çok genç ve yaptığın işi çok ciddiye aldığım için heyecan verdiği için bu açıklamayı gerekli görüyorum bir kere herkese sanatçı demememiz gerektiğini öğrendim bu kurum bana bunu kattı bu benim farkındalığım belkide başkaları bunu duyunca çok hoşuna gidiyor meslektaşlarımın  ama bunu bu kadar çabuk  tüketmemiz gerektiğini düşünüyorum evet bana yine saygı duyabilirsin sahnede gördüğün şeye ama şu gepe gençsin pırıl pırıl bir beyinsin şunu insanlara teslim etmemiz gerektiğini düşünüyorum yani her gördüğüne sanatçı deme her gördüğüne hocam sakın deme çünkü o  kadar yaygın ki ben çok üzülüyorum bir de mesela sıkıntı yok deniyor böyle benimde sözcüklerim var senin tiyatro defterin gibi bende bunları yazıyorum takıldığım sözcükleri sıkıntı çok derin bir şeydir çok zor bir şeydir o sıkıntıyı hani bir kuyunun içinde debelenmek gibi bir şeydir hani diyoruz ya ekmek almış mıydın ''aa unutum'' neyse sıkıntı yok günlük hayatta yaşadığımız bir olay sıkıntı çok derindir her şeye sıkıntı demeyelim her gördüğümüze sanatçı hatta oyuncu bile demeyelim bunları biz çok bonkör kullanmaya başladık. Şundan dolayı çünkü herhangi birine bakıyorsun televizyona çıkıyor ben sanatçıyım diyor şimdi ona sanatçı diyeceksek Yaşar Kemale, Orhan Kemale ne diyeceğiz Karacaoğlanlara ne diyeceğiz değil mi hele Karacaoğlanlar binlerce yıl gelen bir tek sözcüğüyle hepimizi beslemiş yazılı bile değil hadi Yaşar Kemallerin ki yazılı sözleriyle felsefeleriyle bizi öyle beslemiş insanlarla aynı kefeye koymak beni şöyle etkiliyor tabi ki mesleğimin çok önemli olduğunun farkındayım ama o zaman onların yanındaymışım gibi görününce diyorum ki haksızlık onlara saygısızlık ben önce oyuncuyum ama umarım ben öldükten sonrada hala birileri benim yaptığım bir şeyi benim söylediğim bir sözü hatırlıyorsa ve o zaman sen böyle bir sanatçı varmış dersen o çok kiymetlidir  o yüzden yaptığım şeyi çok değerli buluyorum bu konuda biraz cimri olmanı öneririm ama ben yaşlanınca bir gün evimden çıkamadığım zamanda bir gün kapımı çalıp sizi özledim ve görmek istedim dersen o zamanda bana sanatçı dersen o zaman senin boynuna sıkı sıkı sarılır öper öperim ancak. Şimdide sinema ve Muhsin beye geliyorduk. Tiyatroyla sinema o kadar iç içe doğmuş. Muhsin Ertuğrul'un  yurt dışından gelmesiyle birlikte işte bu tiyatro kurma sürekliliği olan bir tiyatroya hayat verme sinema gayretleri ve çabaları öyle bir dönemde cesurca cesaretle yola çıkmasıyla başladığı için bunlar ikisi ikiz kardeş gibi  düşünüyorum
birbirinden bağımsız şeyler olmadığını düşünüyorum kum saati gibi ama tiyatro o anda seyirciyle oluşan bir şey hani Ölü Adamın Cep Telefonunu bir daha izlediğin zaman bambaşka bir oyun seyredeceksin aynı replikleri söyleyeceğiz aynı kostümleri giyeceğiz aynı duyguları taşıyacağız ama orada bir oyun 3 kişiyse 4. bir aktör var seyirci ama sinema öyle değil 20 yıl önce neyse odur sinema gerçekten bu yüzyılın sanatı çünkü film makineyle başlayan ve gelişen bir süreç ama tiyatro ilk insandan beri devam eden bir sanat salon olur olmaz bir tek şey gerekiyor tiyatro yapman için seyirci ve sen yazarda çok önemli ama kendinde orada bir şey üretebilirsin çok akrabalar ama ikisi de çok keyifli tiyatro yeryüzünde ne olursa olsun sürekliliğiyle bazen yer altına inerek yani çünkü yok oluyor gibi şeylerde söylenir ya bu çağda eskimiş bir sanat dalı denebilir ama bu zaman zaman tozlanabilir zaman zaman ihmal edilebilir ama bütün sanatların çıktığı alan olduğu için insan var olduğu sürece var olacaktır 

-Bu sezonda hangi oyunları önerirsiniz 

Shakespeare'lerimiz var Kısasa Kısas, On İkinci Gece, Ölü Adamın Cep Telefonu var zengin bir repertuvarımız var bizim ama ben ilk tiyatroya giden insanların seçtiği oyun çok önemli yanlış bir oyun seçtiğiniz zaman ben bir daha asla tiyatroya gitmem diyebilen gençler de görüyorum büyüklerde görüyorum ama sanat böyle bir şeydir hani bazen olgunlaşmamış oyunlarla da karşınıza çıkabiliyoruz o oyunun ekibi yönetmeniyle de ilintili ama benim için tiyatro izlemek her zaman başka bir tattır başka bir keyiftir hani bunun içinde biraz yazar tanımak gerekiyor ya çok seveceksiniz  hiç önemli olmuyacak ben biraz öyleyimdir bakarım yeni yazarsa bakıyım nasıl bir yazar ekibe bakarım ve bundan inanılmaz keyif alırım ve her zaman içinde kendimi zaten önce seyirci diye belirtiyorum.(duraksar) Karşıdaki tiyatronun adı neydi? Kuşlar oyunu Semaver Kumpanyada görmeni isterim çok eğlenceli ailene de çok rahatlıkla öneririm.

-Aristophanesin oyunuydu değil mi?

Evet ama uyarlamışlar günümüze taşımışlar. Baya oyunda okuyor musun? Tebrik ediyorum seni çok heyecanlandırdın beni ne güzel oyundan hemen o zaman zaten Shakspeareleri görmeni isterim. Onun dışında Pera Tiyatrosunu önerebilirim orada da çok güzel oyunlar var hani şuanda isim gelmiyor aklıma mesela bu pazar Bo tiyatrosuna gidicem. Zaten niye insan bir şehirde yaşamak ister.Sanatla buluşmak için. İyi bir seyirci kitlemiz var ama eskiden ben özel tiyatrodayken bir ay boyunca altı yedi tiyatro Ankara'da bir ay kalırdık o zamana bakıyorum ülkenin gelir durumu bu kadar değildi yani insanların cebine giren para daha azdı ama insanlar tiyatroya gidiyordu orada 7 tiyatro birden varolabiliyor şimdi ise turnede bir gun salonu doldurabilirsek ne iyi. Senin gibi bir birey görüpde çok heyecanlandırdın beni... 




16 Kasım 2015 Pazartesi

Devlet Tiyatrosunda Cüneyt Gôkçer dônemi(1958-1978) (1979-1983)

Devlet tiyatrolarında bir dönem kapanır ve devlet tiyatrolarının en uzun dönemi başlar bir yanda klasikler ve yerli yazarların oyunları büyük bir başarıyla sergilenir muzikal türünün ilk örnekleri verilir hatta Muhsin Ertuğrul'la aralarındaki  tartışma olmasaydı bölge tiyatroları projesi bile hayata geçirilebilirdi belkide fakat eleştiri okları Muhsin Ertuğrul'un dönemi gibi olmasa da üzerindedir Cüneyt Gökçer'in  ve bu dönemde ilk defa devlet tiyatroları içinde bir grev meydana gelir yanı kısacası başarı ve kargaşa iç içedir. Cüneyt Gökçer'in iki defa görevden alınışında da siyasi sebepler etkilidir özelliklede ikinci seferde Kenan Evren'in keyfi istekleri ön plandadır ondan sonra ise yönetime Turgut Özakman'a getirilir.
Not:Bu bilgiler Can Gürzap'ın Perde Arkasından kitabından alınmıştır.

13 Kasım 2015 Cuma

Turgut Özakman - Karagöz'ün Dönüşü

İnsanların yozlaşması üzerine kurulmuş oldukça başarılı bir komedi ve bu temanın Karagöz Hacivat üzerinden yansıtılması benim hoşuma gitti.  Karagöz oynatıldığı zamanların kültürel ortamı da güzel yansıtılmış ağlanacak halimize güldürdüğü için Turgut Özakman'a   teşekkür ederim.
Turgut Özakman - Hastane

İlginç bir oyun çok aşırı etkilendim denemez ama beğendim.  Turgut Özakman'ın bu oyunu 29 yaşındayken yazdığını göze alırsak gayet profesyonel.
4 hastanın da tiplemesini beğendim olay örgüsü bir nebze ilgi çekici yeni yazarlarda ilham kaynağı olabileceğini düşünüyorum. Kısacası bu oyunu okumak ilginç bir deneyim olacaktır.

11 Kasım 2015 Çarşamba

Ölü Adamın Cep Telefonu - Şehir Tiyatroları Haldun Taner Sahnesi

Büyüleyici gerçekten çok etkilendim.Müziklerini ayrıca çok beğendim uzun süredir özlemini çektiğim bir tarzdı. Sahne kullanımı da çok başarılıydı teknolojiden gerektiği kadar yararlanmışlar. Oyunun en beğendiğim noktaları Nergis Çorakçı'nın cenazedeki konuşması ve Gordon karakterinin ikinci perdenin başındaki konuşmasıydı. Yanı kısacası oyunun sonunda hem ilk ayakta alışkalayan olmanın gururu hem de güzel bir oyun izlemenin keyfi vardı üstümde.
 Devlet Tiyatrosunda Muhsin Ertuğrul dönemleri

 Devlet tiyatrosu 1949'da yasayla birlikte kurulmuştur bu yasa o dönem için sanatçıya birçok hak getirmiştir.Muhsin Ertuğrul 1949-1951 ve 1954-1958 arası yönetime gelmiştir şuan birçok insan için büyük bir tiyatro adamıyken o dönemler hem sağcılar hem solcular tarafından ağır eleştirilere uğramıştır. Muhsin Ertuğrul'un başarılarına gelecek olursak yerli yazarların desteklenmesi, klasiklerin oynanabilmesi ve şehire yeni tiyatro binaları kazandırmak için çabaları gelir. Disipline verdiği önem çoğu zaman sanatta rakip kabul etmeme olarak görülse de bu tutumun yararı yönetimden 1951-1954 yılları arasında mola vermesiyle anlaşılır.Genellikle iki seferde ayrılmasının sebebi politikacıların bağnaz tutumundandır. Yanı sonuç olarak Muhsin Ertuğrul hepimiz için önemli bir tiyatro adamı olmakla birlikte çok büyük zorlukların üstesinden gelmiştir.
Not:Burda bilgiler Can Gürzap'ın Perde Arkasından kitabından alınmıştır

10 Kasım 2015 Salı

Turgut Özakman-Ah Şu Gençler

Güzel bir gençlik komedisi şahsen beğendim aynı zamanda ders vericide.Eleştirilerime geçecek olursak bazı örnekleri yüzeysel buldum ama bütün olarak bakacak olursak gençlik sorunsalına el atması güldürürken düşündürmesini sevdim tiplemeler ilgi çekici espiriler yerinde yanı kısacası okuyun derim.

6 Kasım 2015 Cuma

Ayaktakımı arasında–Şehir tiyatroları Ümraniye Sahnesi

Oldukça başarılı bir oyun Maksim Gorki'nin oyunu yazarken anlatmak istediklerini kavradıklarını düşünüyorum bence tek eksiklik dramatik aksiyonu yeterince iyi yansıtamamaları onun dışında şehir tiyatrolarının her zamanki sahnelerinin güzelliğini bu sahnede de gördüm ve dekor çok başarılıydı Darülbedayi'nin dekorlarına hayranlığıım gittikçe artıyor yakınıza gelirse kaçırmayın derim

2 Kasım 2015 Pazartesi

Oscar Wilde-Ciddi Olmanın Önemi

Oldukça başarılı bir komedi çevirmenin notuna göre her ne kadar ticari kaygılarla yazılmışta olsa bu özelliği hiç sırıtmıyor.Esprileri olay örgüsünü beğendim zarif ve tam kıvamında laubali buldum ayrıca o dönemin İngiltere' sini soyluları eleştirme tarzı ilgimi çekti keyifle okumanız dileğiyle.

26 Ekim 2015 Pazartesi

Moda Sahnesi-Bütün Çılgınlar Sever Beni

Oldukça başarılı bir komedi oldukça başarılı oyunculuklar.Ben hem sahne kullanını hem de dekoru beğendim her ne kadar biçoklarına göre yıldız Mert Fırat olsada bence gizli yıldız Volkan Yosunluydu.Tek eleştirim sonun vuruculuğunu yeterince iyi yapılmaması.Tiyatroya devam!

24 Ekim 2015 Cumartesi

Gökhan Erarslan'la Söyleşi

Dün yağmurlu bir İstanbul gününde Gökhan Erarslan'la röportaj için buluştuk biraz trafik dolasıyla erkenden yola çıkmış erkenden varmıştım erken gelmem sayesinde Gökhan beyin kendi yazıp yönettiği Market oyununu izleme fırsatı buldum bir hatırlama provası olmasına rağmen oldukça başarılıydı ve benim için çok keyifli olan tiyatro sohbetimiz başladı...

-Gökhan bey röportajımıza kısaca sizi tanıyarak başlayabilir miyiz?

Şuan 34 yaşına girdim 1982 İstanbul doğumluyum 9 Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sahne Sanatları ana sanat dalı okudum. Ardından 2010 yılında mezun olduktan sonra İstanbul'a geri döndüm ve profesyonel olarak hem yazarlık hem yönetmenlik maceram başladı.

-Sizde tiyatro ışığını yakan ne oldu?

Ben ilk üniversitem olan Zonguldak Kara Elmas Üniversitesi(Bülent Ecevit Üniversitesi) orda inşaat bölümünde öğrenim görmekte idim yazmayı çok seven hevesli bir gençtim öyküler şiirler denemeler karalamakta idim ordaki hocalarım bana tiyatro sanatına doğru devam etmem gerektiğini söylediler onların yönlerdirmeleriyle birlikte tiyatroyla tanıştım ve çok sevdim sahneyi çok sevdim sahne arkasını çok sevdim  ve daha fazla eskisinden daha tiyatro oyunu izlemeye tiyatro metni okumaya başladım ardından da bu mesleği icra etme kararının ardından bir akademide eğitim almaya niyet ettim o niyetimin ardındanda soluğu İzmirde aldım.

Peki çevreniz aileniz inşaat mühendisliğinden birden tiyatroya geçmenizi nasıl karşıladı?

Hiç bir olumsuz tepkide bulunmadılar yani bana güvendiler hangi meslekte yada işte olmam gerekiyorsa orda devam etmemi istediler sevdiğim şeyi yapmamı istediler bunun içinde ellerinden geleni yaptılar.

-İstanbul'da doğdunuz İzmir'de öğrenim görmüşsünüz bu iki şehir hakkındaki düşünceleriniz neler?

Emekli olduktan sonra gerçi bizim mesleğin emekliliği yok ama İzmir'e mutlaka geri dönücem ve oraya yerleşicem İzmir'i çok seviyorum dört yılımı geçirdim ve benim için inanılmaz anılarla dolu bir şehir İzmir mezun olduktan sonra çok fazla İzmir'e tekrar gitme şansım olmadı bazen özlüyorum İstanbul'dayken. İstanbul çok haraketli aksiyonu bol çok hızlı yaşanılan bir şehir ve bu açıdan bakarsak İzmir'den biraz farklı İzmir'in dinginliğini sakinliğini özlüyorum fakat yeri geliyor İstanbul'un heyecanına kaptırmadan yapamıyor.

-Peki oyununuz Paşa Paşa Tiyatro yahut Ahmet Vefik Paşa'nın kitabı çıktı bu kitaptan biraz bahsedebilir misiniz?

Paşa Paşa Tiyatro yahut Ahmet Vefik Paşa' yı ben 2010 yılında üniversite son sınıf öğrencisiyken yazdım tez oyunumdu benim öğrencilik sıralarından gelen bir oyunumun yıllar sonra sahnelenmesi çok büyük bu mutluluk gurur kaynağı oldu gecen sezon 2014-2015 sezonunda İstanbul Devlet tiyatrosunda Mutlu Güney rejisiyle sahnelendi ve umarım son oyunum olmaz ve bundan sonrada devam eder umarım devlet tiyatrosunda oyunlar izlemeye devam ederiz sıkıntı yaşamadan.Oyun çok sevildi ilgi gördü pek çok ödül aldı bana pek çok ödül kazandırdı ve ardından Mitos Boyut yayın evi bu oyunu kitaplaştırmayı isteyip istemediğimi sordu bende seve seve kabul ettim ve Yılmaz Oğut'un editorluğunde oyunu kitap olarak yayınladık.

Peki Ahmet Vefik Paşa sizce bürokrasimize devlet adamlarımıza gençlerimize ne gibi örnekler taşıyor?

Ben şöyle ifade ediyim bu topraklarda Ahmet Vefik Paşa gibi siyasetçilerin devlet adamlarının sayısı daha fazla olsaydı bu karanlığı yaşamazdık belkide yani bir devlet adamı olarak çizdiği profil sanata olan desteği tiyatroculara kol kanat germesi yabancı dilden oyun çevirmesi bunları adapte etmesi sahnelemesi tiyatro binası kurması günümüz devlet adamlarına örnek teşkil eden bir şey ama pek göremiyoruz artık böyle şeyleri eğer ki Ahmet Vefik Paşa'nın attığı tohumlar Anadolu'daki yapmış olduğu işler olmasaydı belki oralarda filizlenen tiyatro sevgisini şuan göremezdik iyi ki o zamanlar yapmışlar.

-Peki tiyatroda ve yazarlıkta başarı sırrı sizce nedir?

Bence 3 etmende gizli yetenek şans ve çok çalışmak bu üçü bir araya geldiği zaman başarıda kendiliğinden geliyor.

-Peki şuan ki Türk tiyatrosu hakkındaki görüşleriniz nedir sizce gençlerimizin tiyatroyla daha çok ilgilenmesi için neler yapılabilir?

Tiyatronun her şeyden önce halktan kendini uzaklaştırmaması soyutlamaması fildişi kulelerine çıkmaması lazım ben Paşa Paşa Tiyatro yahut Ahmet Vefik Paşa sahnelenmeden önce devlet tiyatrosunda şöyle bir isteğim olmuştu bu oyunum Anadolu'da turne yapmalıydı ve Anadolu'nun pek çok yerine de gitti bu oyun insanlar orda bu oyunu izlediler çok beğendiler oralardan çok güzel geri dönüşler oldu hiç tanımadığım insanlar bana yazdılar eminim ekipteki arkadaşlarda aynı güzel şeyleri yaşamışlardır.Ben sadece tiyatronun İstanbul'da sınırlı kalmasından veya böyle görülmesinden biraz şikayetçiyim 81 vilayetin hepsine tiyatroyu eriştirmemiz lazım ve bunun için tiyatronun önce sokağa inmesi lazım sokaktan kopmaması lazım elbetteki yenilikçi şeyler olması lazım yeniye aç bir sanat dalı tiyatro fakat daha fazla ilgi görebilmesi için gençler tarafından günümüzü ıskalamadan fakat geçmişi de unutmadan yoluna devam etmeyi bilmeli.

Peki her yazdığınız oyunu yönetme fırsatı bulamamışsınız fakat bazı oyunları da yönete bilmişsiniz bu nasıl bir farklılık sağlıyor yani nasıl bir his kendi oyununuzu yönetmek?

Çok zor çok sıkıntılı bir süreç yazdığım iki oyunu kendim yönettim birisi Gusto tiyatroda Aldatma Sanatına Giriş adlı oyunumdu biride Sadri Alışık Tiyatrosunda Market iki oyunumu şanslı bir biçimde yönetme fırsatım oldu. Ben kendi oyunlarımı yönetme taraftarı değilim başka gözlerden başka perspektiflerden başka pencerelerden izlemeyi daha çok seviyorum kendi oyunları mı prova seven bir yazar değilim aslında ilk provaya katılırım oyunu ben yönetmiyorsam dışarıdan bir kişi tarafından yönetiliyorsa ilk provaya ve son genel provaya katılırım ve çıkan işi görmek benim çok hoşuma gidiyor sürpriz kaçmasın isterim.

-Peki son çalışmanız Cahide Sonku müzikali hakkında bilgi verebilir misiniz?

Cahide Sonku müzikali bir Tiyatro Keyfi projesi sevgili Kemal Başar yönetti oyunumu geçen sene Paşa Paşa Tiyatroyu yahut Ahmet Vefik Paşada'da oyunumun müziklerini o yapmıştı ve uzun bir aradan sonra Nilufer Açıkalın sahnelere geri döndü bu oyunla çok güzel çok keyifli bir proje oldu bizim açımızdan Kemal Başar beni arayıp Cahide Sonku müzikali yapmak istiyorum ve bunu seninle yapmak istiyorum dediğinde çok sevindim çok mutlu oldum Cahide Sonku Türk Tiyatrosunun ve Türk sinemasının idol isimlerinden bir tanesi hayatıyla yaptıklarıyla yaşamıyla çok tartışılmış o günlerden bugüne gelen bir star bir fenomen Cahide Sonku ve onun hayatını Nilufer hanımın tek kişilik performansıyla sahnede izliyoruz ve 70 dakikalık bir süre zarfında Nilufer hanım cidden sahnede olağanüstü bir oyunculuk gösterisi sunuyor bizlere bu sezon vakit bulan herkezi oyuna ben bekliyorum.

-Peki tiyatromuz doğaçlama geçmişi kültürü yoğun bir tiyatro bu sizi nasıl etkiliyor

Şöyle söyliyim 20. yuzyıl başlarından itibaren batılı anlamda Türk Tiyatrosunun yerleştiğini görüyoruz ve ister istemez bir gelenekte kendini devam ettirmeye çabalarken yavaş yavaş kaybolmaya başlıyor bu üzücü bir durum aslında yani bizim geleneğimiz evet doğaçlamayı seven tuluat seven bizim halkımız çok sıcak kanlı bir halk aynı zamanda şakacı nüktedan yani Nasreddin Hoca'nın doğup büyüdüğü topraklar bu topraklar hala Karedeniz fıkralarına  güleriz  Ege insanının sıcakkanlığını severiz şaka ya da taklit yapıldığı zaman ya da bir hikaye anlatıldığı zaman oturup dikkatle seyrederiz belki bu gelenek önümüzdeki dönem içerisinde gençler tarafından daha fazla sahiplenilir biraz bunun sıkıntısını çekiyoruz gibi geliyor bana yani eski kuşak elinden geleni yaptı onları yatsıyamayız bir yerden sonra o bayrak yarışı olarak nitelendirilen durumu yeni neslin sahiplenmesi lazım bunu bekliyoruz belkide Türk Tiyatrosunun en azından geleneğe sırtını yaslayan kesimi.

-Son sorum bu sezon hangi oyunları tavsiye ediyorsunuz?

Bu sezon açıkçası ben her sezon başında kendim gideceğim oyunları not ederim şuana kadar bazı oyunları izledim bazı oyunları henüz izleme şansım olmadı kötü ya da iyi yönde yönlendirmek istemem ama benim özellikle gideceğim oyunları sayabilirim Cyrono de Bergerac, Ayaktakımı Arasında, Onikinci Gece,İki Arada bir Yerde. Fosforlu Cevriye, Son Zenne, En Kısa Gecenin Rüyası,Nihayet Bitti,Mezarsız Ölüler,Köprüden Görünüş,Dil Kuşu,Cehennem,Kuşlar var. 




21 Ekim 2015 Çarşamba

Maksim Gorki-Kuçuk Burjuvalar

Gerçekçi bakış açısına göre yazılmış çok kaliteli bir yapıt kesinlikle tiyatro severler mutlaka okumalı.Sıradan insanların sıradan hayatının da anlatabileceğini kesinlikle kanıtlıyor ve Rus toplumunun o dönemki durumu hakkında bilgi veriyor.Ayrıca edebiyata bakış açısını bazı cümlelere saklaması çok hoşuma gitti keyifle okumanız dileğiyle.

20 Ekim 2015 Salı

Albert Camus-Calıgula

"Kim cüret edebilir seni yargılamaya şu yargıçsız şu kimsenin masum olmadığı Dünyada" belkide bütün oyunun özeti bu cümlede saklıdır. Calıgula bir diktator acımasız ve zalim peki bu dünya sen ne kadar masumsun bunu soruyor Albert Camus. Bu yapıtı okurken çok etkilendim ve hernekadar varoluşçuları okumak zordur diye bir görüş olsada bu yapıtta hiç o zorluğu yaşamadım. Umarım sizde okurken keyif alırsınız

15 Ekim 2015 Perşembe

Naum Tiyatrosu(1840-1847)

Pera'da(Beyoğlu)İtalyan vari bir opera vardı şimdi yerinde çiçek pasajı bulunan.Şimdiki yazımın konusu ise bu operanın ilk dönemi.
Bu dönemi Bosco yönetimi ve Naum yönetimi olarak ikiye ayırabiliriz.bosco yönetiminde daha çok gösteri amaçlı olan ama tiyatro ve opera temsilerindende mahrum olunmayan yıllar geçti.Naum dönemi ise arsa sahibi Michael Naum'un
yönetime geçmesiyle başlar Naum döneminde operalar nispeten daha profesyoneldir.Naum Tiyatrosu'nun ilk dönemini sonlandıran açılmasınada sebep olan Beyoğlu yangınlarından biridir. Sonuç olarak  tiyatro yeni ve daha modern binasına kavuşana kadar Naum Tiyatrosu'nun kapıları kapanır ve birinci dönem sona erer...

9 Ekim 2015 Cuma

Kanla Kurulan Tiyatro

Hemen başlıktan korkupta tepki vermeyin
bu hikaye biraz başka.50' li yıllarda Eskişehir'deyiz. Hikayemizin baş kahramanları Eskişehir Lisesi öğrenci cemiyeti. O dönemin gençleri bizler gibi değil devrimin yetiştirdiği güzel insanlar.
Tabi İstanbul'da Ankara'da tiyatro varken Eskişehir'de de olması lazım diyen bu güzel gençlerin sermayeye ihtiyacı var. Şansta o ya Eskişehir devlet hastanesi kan bağışı karşılığında belirli bir ücret veriyor ve gençlerimiz kanlarını bağışlayarak sermayelerini topluyorlar peki bu gençlerin başında kim vardı dersiniz. Şu an ki Eskişehir belediye başkanı Yılmaz Büyükerşen.

4 Ekim 2015 Pazar

Moda sahnesi-En Kısa Gecenin Rüyası

Kesinlikle bir Shakspeare oyunu olduğu belli ama insanı yoran klasik ağarlığından uzak ayarında laubali ve son derece keyifli.
Bütün oyuncuların tip ve karakterleri hoşuma gitti ama Helen karakterinin yorumlanışına özellikle hayran kaldım ayrıca Timur Acar'a onun hakındaki onyargılarımı yıktığı için teşekkür ederim. Moda Sahnesinde ilk oyun izleme fırsatımdı ve sahneye bayıldım marjinal ve etkileyiciydi  moda sahnesinin kapıları sizler için de açıktır.

28 Eylül 2015 Pazartesi

Yılmaz Erdoğan-Haybeden Gerçek Üstü Konuşmalar

Tam anlamıyla bir tiyatro metni sayılmasada dramatik öğeler barındırma özelliği metni incelememize izin veriyor. Her ne kadar sanatsal olarak zayıf olsada göndermeler bu zayıflığı gidermede yardımcı olmuş ve entelektüel kesim içinde okunabilir kılmış. Espirileri kaliteli ve basitlikten uzak buldum. Skeçler halinde hazırlanmış bu metin keyifli fakat düşündürücülükten uzak gene de göndermeler sayesinde içi boş bir metin değil. Yüzünüzde bir gülümsemeyle okumanız dileğiyle.

26 Eylül 2015 Cumartesi

Commedia Dell'Arte
İtalyan halk tiyatrosu resmi tiyatronun karşısına çıkmış görkemli ve yeni bir tarzın adı. Rönesans döneminde ortaya çıkmış bu tarzda genelikle doğaçlama tarzı oyunlar oynanırdı. Yani bakış açısına göre Commedia Dell'Arte deki oyunlara İtalyan orta oyunu gözüyle bakabiliriz gerçi çıkış olarak hangisinin önce olduğu pek bilinmediği için bu tanımı yapabiliyoruz.Gene bu tarzı orta oyunu ile karşılaştıracak olursak Commedia Dell Arte de tip komiği ön plandadır ve belirli tiplemeler vardır ancak bu karşılaştırmayı yaparken kesinlikle orta oyununun sanatsal yönünün daha zayıf olduğunu unutmamalıyız. Commedia tanımından da sadece komediler oynandığı çıkarılmamalıdır ve farklı türler oynandığı bilinmektedir.Bu tür 18.ve 19. yüzyıllar arasında zayıflamıştır ve şuan devam etmemektedir.
Not:Bu yazı John Rudlin'in Commedia Dell Arte kitabı temel alınarak yazılmış ve bu tür hakkındaki yazılarım devam edecektir

25 Eylül 2015 Cuma

Yunanistan ve Roma Tiyatrosu

Antik çağdan kalma iki tiyatro stili. Yunanistan kesinlikle sanat yönü kuvvetli bir tiyatroydu, Roma tiyatrosu ise Yunanistan tiyatrosunun basit bir kopyası olduğu için sanatsal özellik kazanamadı. Peki Yunanistan tiyatrosunun temeli neydi? Bu konudaki genel kanı Dionysos için yapılan törenlerin Yunanistan tiyatrosunun temeli olduğudur. Oyunlarda 3 oyuncu bütün rolleri oynar ve karekterlerin kişiliklerini belirlemek için maskeler kullanılırdı. Eurupides ve Aristopohanes en büyük tiyatro yazarlarıdır. Ayrıca o dönemde Aristo tarafından yazılan Poetika dramatik tarzdaki oyunlar için önemli bir kaynak olmuştur. Roma tiyatrosuna gelecek olursak oyuncular kölelerden seçilirdi ve savaş sahnelerinde idam mahkumları ve kölelerden seçilen oyuncu gerçekten öldürülürdü. Roma'da oyunlar genellikle kaba güldürü yani farstı. Roma tiyatrosu devletin güçsüzleşmesiyle birlikte sanatsal bir özellik kazanmadan sona ermiştir.

24 Eylül 2015 Perşembe

Gökhan Erarslan-Vakti Geldi

Genç bir yazardan heyecan verici, acıklı ve düşündürücü bir hikaye.Yüksek konumlara gelmiş 3 kişinin yıllar önce işlediği günahtan yola çıkarak yapılmış bir sistem eleştrisi ve etkileyici bir final.Okurken kendinizi olayın içinde bulucaksınız.Ayrıca espirilerin hikayenin önüne geçmemesi çok hoşuma gitti.Keyifle okumanız  ve izleme fırsatı bulmanız dileğiyle.

23 Eylül 2015 Çarşamba

Gedikpaşa Tiyatrosu

Osmanlı zamanında ilk  sirk olarak tasarlanmış sonra ülkenin en önemli tiyatro binası olmuştur. Onu önemli kılan bir özelliğide ilk olarak türk asıllı müslüman oyuncuların sahneye çıktığı yer olmasıdır. Orada oynanan ilk tiyatro Hovanes Kasparyan'ın Aramyan topluluğu tarafından oynanmıştır.Tiyatral etkinlikler konusunda kesinlikle göz ardı edilemez bu tiyatro topluğunun türkçe gösterimler verdiği kesin değildir ama orta oyunu tarzı oyunlar ve komediler oynadıkları bilinmektedir. En şaşalı dönemi ise Güllü Agop yönetimindedir,ermenice tiyatro temsilerinin yanında türkçe oyunlarada yer vermiştir.Tiyatro Çerkez Özdenleri oyununun padişah ve çevresi tarafından çerkez bağımsızlığı amaçlanarak yazılmış olduğu düşündüğü için yıkılmıştır.

22 Eylül 2015 Salı

Haldun Taner-Ayışığında Şamata

Çalışkur apartmanına iki farklı bakış, acı gerçekler ve inanmak istediğimiz yalanlar.Haldun Taner bu oyununda bir apartmanın yaşam tarzı üzerinden toplumumuzun gerçeklerini inadığımız yalanları göz önüne seriyor.Haldun Taner der ki kendimizi yalanlarla kandırmayalım ve acı gerçekleri değişirmeye çalışalım.Ben bu oyunu okurken hem çok eğlendim ve bol bol da düşündüm.Ayrıca tiplemeler çok hoşuma gitti.Okurken hem gülmeniz hem düşünmeniz diliğiyle

21 Eylül 2015 Pazartesi

Tiyatronun Başlangıcı

Sanat konusunda iki teori vardır biri ilk sanat dans der diğer teori ise ilk sanat ilkel tiyatro yani taklittir der biz ikincisi üzerinden gidicez. Taklit ilk tiyatrodur çünkü dramatik öğeler barındırır. Tiyatro Yunanistan'la başlar diyenler taklit in dramatik öğeler barındırma durumunu göz ardı ederler kaldı ki Yunanistan'dan çok önce Mısır dramatik öğeler barındıran sanatlara ilgilidir. Şimdi ki sorumuz ilk insanlar niye taklit etti ilkel tiyatronun sebebi nedir? İnanç ilkel tiyatronun başlıca sebebidir insanlar avı ve avcılık durumunu taklit ettikleri ve böylece avın çoğalacağına inanmaları tiyatroyu yaratmıştır hatta ilk komedinin de avın avlanamaması durumu olduğu idda edilir. Yunanistan'ın tiyatroda ki önemine gelecek olursak onlar kesinlikle tiyatronun doğuşunun sebebi değildir ve fakat modern tiyatroya katkıları çok büyüktü ve antik çağda modern tiyatroya en yakın tiyatro onlarınkidir.

19 Eylül 2015 Cumartesi

Moliere

Büyük Fransız tiyotrocu ve oyun yazarı,tiyatroda klasik anlayışa bağlı kalsada,verdiği mesajlar,anlattığı şeyler tamamen devrimsel nitelikteydi.Soyluların ve din adamlarının yaşayış tarzını eleştirerek onların nefretini kazansada kralın desteği arkasındadır hatta din adamları istemediği için cenaze töreni yapılmadan defnedilecekken kral bu duruma müdahil olmuş ve küçük bir tören yapılabilmiştir. Kibarlık Budalası, Cimri, Hastalık Hastası, Don Juan en önemli oyunları arasındadır.Moliere hala bir çokları için tartışma konusudur hatta büyük Fransız devrimci Jean Jacque Rousseau
bile onu toplum temellerini sarsmakla suçlamıştır. Eserleri ilk olarak büyük tiyatro adamı Ahmet Vefik Paşa tarafından o dönemin türkçesine çevrilmiştir.Ayrıca geçen yazımda bahsettiğim oyun(sersem kocanın kurnaz karısı) onun Georges Dandini oyunu temel alınarak  yazılmıştır. Oyunları birçok dile çevrilmiş ve hala oynanabilmektedir. Bu büyük tiyatro adamı gene sahnede son oyunu hastalık hastasını oynarken perde kapanınca vefat etmiştir.

17 Eylül 2015 Perşembe

Haldun Taner-Sersem Kocanın Kurnaz Karısı

Bir osmanlı tiyatro topluluğunun düşündürücü hikayesi.Haldun Taner'in 2. Dönem eserlerinden olan yani türk epik oyun tarzına göre yazdığı bu oyun bizim olanı bulmaya çağırıyor ve bunu yaparken üç farklı oyun tarzını inceliyor. Bütün karakterlerin işlenişi hoşuma gitti ama benim dikkati mi en çok çeken iki karakter Ahmet Vefik Paşa ve Fasulyeciyandı.Ahmet Vefik paşa gerçek hayattan alınmış bir karakter olduğu için merakı mı cezbetti ve Türk tiyatrosu için önemli olan bu paşanın bizim tiyatromuzu bulmalıyız konulu bi oyunda yer alması bence dahiyaneydi.Onun dışında Fasulyeciyan karakteri bana bu ülkede bir ermeni kültürü olduğunu düşündürdü ve bu kültürü koruyamayışımızın üzüntüsünü yaşattı.Umarım benim yazmaktan aldığım keyfi sizde bu oyunu okurken alırsınız.

16 Eylül 2015 Çarşamba

Dario Fo-Şişman Kadın

Çok etkileyici ruhuna kadın eli değmiş bi adamın muhteşem yapıtı.Özellikle kadınların mutlaka okuması gerek.Dario Fo bu yapıtında toplumun, kadınların ve kapitalizmin yarattığı tabuları anlatıyor.Türkiye gibi kadınlara baskının bu kadar yoğun olduğu bu ülkede Dario Fo okumak direnmektir, isyandır.Dersler ala ala okumamız dileğiyle.

15 Eylül 2015 Salı

Haldun taner-Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım

Güldürücü ve bol bol düşündürücü Haldun Taner'in ikinci dönem eserlerinden iki perdelik bu oyun, hem profesyonel tiyatrolar için hemde amatör ve okul tiyatroların çalışması için ideal.Bana göre Haldun Taner'in Türk epik oyun tarzına göre yazmış olduğu bu oyun,
ezilen-ezen ilişkisini çok güzel anlatıyor. Vicdani karakteri çalışkan iyi yürekli halkı, Efruz karakteri ise bu çalışkan halk üzerinden planlarını kuran fırsatçı ezeni çok iyi temsil ediyor ama Haldun Taner 'e bir  konuda katılmıyorum; bu dünyada herkes Vicdani gibi olursa vicdaniliğin anlamı kalmaz bence.Oyunun en etkileyici kısmı Vicdani 'nin bütün hayatını, delirmesini anlattığı o son tiradı.Sizin için okumanın çok keyifli olacağına inanıyorum
Anton Çehov-Bir evlenme teklifi

Kısa ve her anında gülmeniz garanti çayınızı yudumlarken veya kısa bir okuma molası vermek istediğiniz anlar için ideal.Anton çehov bu oyununda modern duyguları konu aldığı için modern bir karı koca kavgası okuyormuş hissine kapılacaksınız.Modern bir klasik okumak isterseniz Çehov sizin için en ideal yazar keyifle okuyacağınıza inanıyorum
Not:Bu oyunu 9 kısa oyun kitabı içinde bulabilirsiniz